Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaşî Velî'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.Durumu Hacı Bektaşî Velî'ye anlatır ve Hacı Bektaşî Velî "helâl değildir" diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevî dergâhına gider ve aynı durumu Mevlânâ'ya anlatır. Mevlânâ ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaşî Velî'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlânâ'ya bunun sebebini sorar. Mevlânâ şöyle der:- Biz bir karga isek, Hacı Bektaşî Velî bir şahin gidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.Adam üşenmez, kalkar Bektaşî dergâhı'na gider ve Hacı Bektaşî Velî'ye, Mevlânâ'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip, bunun sebebini bir de Hacı Bektaşî Velî'ye sorar. Hacı Bektaşî Velî de şöyle der:- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlânâ'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.
Böyle bir hikayeye,Bektaşiyi dinlemekde fayda var,haramdan hediye olmaz gibi bir yorum yapmak ne kadar doğrudur? Bu yaklaşıma kırmadan nasıl bir cevap verebiliriz?Ya da nasıl bir durumu örnek gösterebiliriz?
21 Aralık 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
merhabalar..bu hikaye son derece güzel ve manidar..
iki inasn-ı kamil de aslında bizlere örnek olacak bir hikaye bırakmak istemişler gibi geldi bana..hiç unutulmamak için bu tür öğretici oyunlar-masal-fıkra-hikayeler şart sanki ve şiirler..akılda kalıcı olması için..
o inek:), haramla alınsa bile hediye olarak veriliyor..
o yüzden hediye alanı aynı miras gibi bağlamayacağını acizane düşünmekteyim..
ama hacı bektaş a önce gidilmiş, o şerri hükümle hareket etmiş hediyeyi reddetmiş,sonra doğğğğğru mevlanaya gidilmiş;o aşk ehli olduğu için zaten saf ateş ne gelirse yakar temizler yanii..hiç bir pislik ateşe dayanamz ki..ateş olur..yani sonuç ikiside en doğru olanı yapmışlar ,öğretmek için seviyesine göre oyun sergilemişler..
o yüzden mevlana herkese gel diyor yoksa bu gel deyiş bedavadan değil ki, gel, gel de seni de yakalım, pişirelim diyor..inek zinhar kesilse ve yanarak pişse artık inek inekliğinden bilinir mi?..o nu yiyene karışır o olur:)
size aykırı gelen bize de aykırı gelir unutmayın ey aykırılar..:)
bakalım istediğiniz yorumumu beğenecekmisiniz?
beğenmezseniz siileriz..
sevgilerr...........
Hu
Sevgili kardeşim söz verdiğim için bu densizliği yapıyorum şimdiden affınıza sığınırım.
Efendim öncelikle menkıbeler iç içe girmiş fakirin danışarak kitap karıştırarak fark ettiği üzere aslında bu rivayette roller değişik bir başka rivayette var ki amacı algılayabilmek açısından ikisinide yazıyorum.
Birinci rivayet Sahih Ahmed Dedenin eserinde geçer;"Mevlananın kendisine sunulan bir hediyeyi geri çevirdiği, aynı hediye sunulduğunda Hacı Bektaşi Velinin ise kabul ettiği, hikmeti sorulduğunda Hacı Bektaşi Veli Hz.lerinin Hz.Mevlana için : O bir ankadır ki her laşeye konmaz. dediğini, Hz.Mevlananında Hz.Hacı Bektaşi Veli için : O bir deryadır ki her laşeden bulanmaz.dediğini" nakletmekte.
Bu menkıp ile biri Konya ve civarı aydınlarını irşad eden diğeri ise Kırşehir ve civarı halkını irşad eden ve kendi dönemlerinde tarikat kurmamış kendilerinden sonra adlarına tarikat kurulmuş iki büyük velinin iki büyük pir'in aralarındaki iyi ilişkiler ve iletişim halinde oldukları vurgulanmak istenmiştir. Bu vurgulama ihtiyacı kendilerinden sonra gerek Hacı Bektaşı Veli Hz.lerinin hallerine dair yazıları içeren Velayetname ile gerekse Eflaki de olduğu gibi kendi Pirine rağbet arttırmak gayesi ile iki büyük veli arasında uyumsuzluk anlaşmazlık varmış düşüncesine karşı oluşmuş olsa gerek. Yani bu rivayet olumlu anlamda mana içermekte iki farklı meşrep ve neşenin çümbüşüne delalet etmekte.
İkinci rivayete gelince Eflakinin Mevlana Hz.leri için yapmış olduğu rağbet çalışmasında olduğu gibi Velayetnamede belkide Hacı Bektaşi Veli Hz.leri içinde yapılmaya çalışılarak velayetname de geçen rivayete göre; " Hacı Bektaşi Veli Sarı İsmaili Mevlana da bulunan bir kitabı olması için gönderir. Sarı İsmail Mevlanaya geldiğinde şu cevabı alır : Hünkar Hacı Bektaşi Veli her gün yedi deniz sekiz ırmak uğrar onun suya girmeye ne ihtiyacı var." bu rivayetle mensuplarınca Mevlana dilinden Hacı Bektaşi Veli nin yetkinliğinin onaylatılması ve rağbet oluşturulması çabası güdülmüş olabilir.
Evet daha sonraki dönemlerde başka amaçlarla Mevlevi Bektaşi birleşmeleride olmuş bunlar pek hoş amaçlar olarak görülmemiş. Tarikatlar döneminin birde böyle bir yüzü elbette var. Ancak fakir öyle düşünüyor ki iki büyük velininde böyle bir çekişmesi yada kendilerine rağbet oluşturmak gayesi yaşadıkları dönemde kesinlikle şuyu dahi olmamıştır. Rivayetler farklı amaçlarla dillendirilmiş te olabilir. Bu kesinlikle onların velayetlerine şüphe getirmez.
Hazreti Mevlana (ks) ve Hünkar.Hacı Bektaşi Veli (ks) farklı meşrep ve çümbüşte kendilerinden sonra adları ile tarikat kurulmasına vesile ve daim Hay iki büyük velidir, Hak dostlarıdır ve Resullullah aşıklarıdır.
Menkıplarındaki bu ince nüansları meşrep ve neşe olarak algılamak en doğrusudur diye düşünüyorum. Yani bir rağbet oluşturma çabası gibi değil.
Bu sebeple bunlardaki ince nüansların getireceği zevkin ancak Hak Aşıkı olan yada Hak Aşıklarını arzulayanlara ait ve mahsus olduğunu düşünüyor ve bundan mahrum olanlara da muhabbet nasip olmasını bu iki büyük Velinin yüzü suyu hürmetine Hak'tan niyaz ediyorum.
Aşki Niyazlarımla,
Hu efendim.
Allah ıkınızden de razı olsun.Ilgınız ıcın tesekkur ederım sızlerıde yordum.
Yorum Gönder